Antalya’da 1972 yılından bu yana kentin en önemli kültürel yapılarından biri olan Antalya Arkeoloji Müzesi, depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle geçtiğimiz gün gece yarısı iş makineleriyle yıkıldı. Milyonlarca yıllık eserlere ev sahipliği yapan müzenin yıkım süreci, hem yöntem hem de uygulama açısından kamuoyunda büyük tepki topladı. Meslek odaları ve sivil toplum temsilcileri, yapılanın yalnızca teknik bir işlem değil, aynı zamanda kültürel bir ihanet olduğunu savunuyor.
Müze Çalışma Grubu’ndan Hilmi Uysal, yıkımı üstlenen şirketin gece yarısı çocuk işçi çalıştırdığını iddia ederek şunları söyledi:
“Saat 03.00’te yıkım alanına gittiğimizde üç çocuk işçi çalıştırıldığını gördük. Bekçilere sorduğumuzda ‘patronun çocukları’ denildi. Ama sonuç değişmez. Bu hem suçtur hem de utançtır. Ayrıca konuşmalarından dolayı çocukların yabancı uyruklu olabileceğini düşünüyorum. Mesele sadece kültürel bir yıkım değil, aynı zamanda insan hakları ihlalidir.”
Antalya İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ise yıkım sırasında çıkan yoğun tozun halk sağlığı açısından ciddi risk oluşturduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Bu binada asbest bulunup bulunmadığına dair herhangi bir ölçüm yapılmamıştır. Oysa mevzuata göre asbest ölçümü yapılmalı ve buna göre özel önemler alınmalıydı. Antalya’da bu ölçümü yapabilecek laboratuvar yok. Numunelerin İstanbul’a gönderilmesi gerekirdi ama bu adım atılmadı.”
Başkan Akdoğan sürecin denetimsizliğine de dikkat çekerek, “Yıkım tamamen kontrolsüz yapılmıştır. Güçlendirme seçeneği hiç gündeme getirilmemiştir. Bu yaklaşım mühendislik bilimine ve kamu yararına tamamen aykırıdır” dedi.”
Antalya Barosu Başkanı Ali Çağdaş Bozaner, müzenin yıkımında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kendi genelgesini çiğnediğini vurgulayarak şunları söyledi:
“15 Mayıs-15 Ekim tarihleri arasında inşaat yasağı vardır. Bu yasağı koyan kurum Kültür ve Turizm Bakanlığı. Ancak kendi koydukları yasağı bizzat kendileri ihlal etmiştir. Gece yarısı iş makineleriyle yapılan bu yıkım yalnızca teknik bir mesele değil; aynı zamanda etik, hukuki ve toplumsal bir sorundur.”
Antalya Barosu, çok sayıda kamu görevlisi hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Bozaner, dava açılması planlanan kişi ve kurumları şöyle sıraladı:
Meslek odaları, yıkım ihalesinin de şeffaf yürütülmediğini savunuyor. Yıkımı üstlenen şirketin işleri taşeron firmalara devrettiği, bu nedenle denetimin daha da zorlaştığı belirtiliyor. Avukat Tuncay Koç, “Mahkeme dosyasına gelen resmi bir belgede, ihalenin 4 Haziran 2025 tarihinde Ankara’da bir firma olan Barbaros Yapım Mühendislik adlı bir şirkete yapıldığı görülüyor. Barbaros Yapım Mühendislik şirketinin de uzmanlık alanı tarihi eserlerde restoratörlük olarak gözüküyor. Fakat yıkım sahasında yabancı başka bir şirket var. Büyük ihtimalle alt taşeron kullanılıyor. Ama ihalenin içini hiçbir zaman göremedik, yayınlanmadığı için ayrıntılara vakıf değiliz. Son deprem analiz raporunu yayınlayan firma ise Birce Mühendislik adlı bir firma. Yani ihaleyi alan firmadan çok başka firmalar var. İhale açık olmadığı için kamuoyundan gizlendi ve hâlâ kamuoyuna bilgi verilmediği için bu konuları net olarak ortaya şu anda koyamıyoruz” sözleriyle sürece tepki gösterdi.
Antalya Barosu’nun suç duyurularını önümüzdeki günlerde Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletmesi bekleniyor. Meslek odaları ise konunun takipçisi olacaklarını, hem yerel hem de ulusal düzeyde kampanyalarla kamuoyunu bilgilendirmeyi sürdüreceklerini açıkladı.



Yorumlar
Loading…