Türk tarihçisi, yazar, akademisyen İlber Ortaylı, Antalya başta olmak üzere inşaatlarla işgal edilen sahillerin su altında kalmaya aday olduğunu öne sürdü. Türkiye’de kıyıların mevcut nüfusun ihtiyaçlarıra cevap vermekte zorlandığını belirten Ortaylı, bu nedenle kıyıları yeni inşaatlarla işgal etmek bir yana, var olan yapıların bir kısmını ortadan kaldırmanın yollarının aranması gerektiğini söyledi.
BETONLAŞMAYI NASIL ÖNLEYECEĞİZ?
Kıyılardaki tek meselenin tarımın nasıl sürdürüleceği ve lüzumsuz betonlaşmanın nasıl önlenmesi olmadığını vurgulayan İlber Ortaylı, şunları söyledi:
“Küçük Asya antik çağların en zengin, en müreffeh ve en yoğun yerleşim bölgelerindendi. Ne İtalya, ne Adriyatik kıyıları, ne de İber Yarımadası, Efes, Didim, Miletos, Knidos, Kaunos, Antalya, Side ve Perge gibi ardı ardına sıralanan antik şehirler dizisiyle doludur. Bu liste, sadece en bilinenleri içeriyor. Bu antik harabelerin çoğu, kazılar ilerledikçe daha da çarpıcı bir miras ortaya koyacak ve maalesef mirasın önemli kısmı da yükselen suların istilasıyla yüzleşecek.
İstanbul’un Suriçi bölgesinin bile bir kısmı bu tehlikeyle karşı karşıya. Bugünden, istesek de istemesek de surların çevresindeki bulvarların ortadan kaldırılması ve doğal ile tarihi çevreyi koruma çalışmalarını planlamak zorundayız.
Gelişigüzel göç politikaları, kıyıların sorumsuzca kullanılması ve her yere yol yapma sevdası; bu açgözlü istilanın tümü tabiatın engellerine takılacak. Tabiat, kendisinden çalınanı unutmaz, er ya da geç geri alır.
Türkiye gibi antik çağlardan geç antikiteye, hatta orta ve yeni çağlara uzanan bir zenginliği barındıran bir ülkenin antik kentleri, çeşitlilik ve zenginlik bakımından eşsizdir. Bu çeşitliliğin ve zenginliğin başlıca sebebi, kıyılarımızın yaşamaya, konaklamaya ve gemilerin demirlemesine uygun olmasıdır. Ayrıca, hinterlandın (art ülkenin) zenginliği ve dış dünyaya ihracatın bu kıyılardan yapılması da önemli bir etkendir.
Dolayısıyla, bu bölgeler basit turizm planlamaları ve “turizm gelirimiz 5 milyardan 10 milyara çıksın” gibi özlemlerle harcanacak yerler değildir. Doğu Antalya’nın, özellikle Belek bölgesinin, bir zamanlar ne denli zengin bir tabiat ve tarihi çevreye sahip olduğunu ve antik devir korularının nasıl yok edildiğini bizim kuşak çok iyi biliyor. Bu bölge, maalesef sakil bir otel bölgesine dönüştü. Artık ortalığı derleyip toplamanın vakti geldi.”
Yorumlar
Loading…