Başkan Hakan Saatçioğlu’nun değerlendirmeleri şöyle:
“Yıllardır Antalya’nın en güçlü kozu “uygun fiyatla kaliteli tatil” sunabilmesiydi.
Özellikle Rusya, Avrupa ve Ortadoğu pazarlarında Türkiye, deniz–kum–güneş üçlüsünü modern otel altyapısı ile buluşturan cazip bir kitle turizmi destinasyonu olarak öne çıktı. Ancak bu yıl görüyoruz maliyetlerden dolayı biraz fiyatlarımız artığında kitle turizm de rakiplerimizin gerisinde kalıyoruz ve tercih edilmemiz zorlaşıyor.
Antalya uygun ve makul olduğumuz için Tercih Edildik, çok iyi pazarladığımız için değil
Antalya, uzun süre boyunca fiyat/performans dengesindeki avantajıyla ön plana çıktı. Aslında birçok turizmci de farkındaydı:Biz iyi pazarladığımız için değil, uygun fiyata iyi ürün sunduğumuz için tercih ediliyorduk. Yani hikâyemizi biz değil, fiyat etiketimiz yazıyordu.
Ancak artık değişen dünya ekonomik dengeleri ve artan işletme maliyetleri, bu formülü sürdürülemez hale getirdi. Otelciler ve Antalya esnaf, yükselen enerji, gıda ve işçilik maliyetleri nedeniyle fiyatlarını artırmak zorunda kaldı. Bunun sonucunda ise yıllardır bize sadık olan birçok pazar duraklamaya geçti. Tabii sadece Türkiye ve oteller pahalı olduğumuzdan dolayı kan kaybetmedik, dünyadaki olumsuz ekonomin de payı var burda.
Ama eninde sonunda ya bölgedeki savaşlar ya da dünyadaki ekonominin olumsuz gidişatı bizi etkiliyor. Maalesef her iki üç yılda bir bu tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.
Fiyatlarımız arttı, rekabet de sertleşti
Bugün geldiğimiz noktada, Antalya’nın sunduğu Herşey dahil fiyat seviyesinde artık yüzlerce Yârim veya Tam pansiyon alternatif var.Balkanlar, Kuzey Afrika, İspanya’nın iç bölgeleri, hatta bazı Uzak Doğu destinasyonları… Eskiden bizimle kıyaslanmayan rakipler, artık aynı fiyat bandında, hatta benzer hizmet kalitesiyle karşımıza çıkıyor. Bizler kendi içimizde Her şey dahıl ı o kadar abarttık ki, bu saatten sonrada ürün azaltma veya kısıtlamaya da gidemeyiz.
Basit bir Herşey dahil tanımını bile Bakanlığımıza yaptıramıyoruz. Yeri gelmişken tekrar resmi olmasa da ‘’Herşey dahil otelde yediğin, içtiğin ve kullandığın Herşey dahil, İsraf dahil değildir’’
Kolay Pazarlamayı Tercih Ettik, Ama Artık Yetmiyor
Antalya turizmi yıllar boyunca hızlıca otellerimizi doldurmak için sırtını tur operatörlerine dayadı. Kolay olanı tercih ettik, Otel kontenjanlarını büyük acentelere verdik, sadece hacim odaklı çalıştık, bireysel misafir yerine toplu satışa yöneldik. Online doğrudan satış sistemlerine ise sektörde ciddi bir direnç vardı.
Ancak son 5 yılda bu tablo değişmeye başladı. Tur operatörlerinin hâkimiyetine karşı “gizlice” başlayan online doğrudan satışlar, bugün birçok tesisin az da olsa stratejisi haline geldi. Bu dönüşüm önemli, ancak yeterli değil.
Tur operatörsüz bunca otellerin yüksek pax yapmamız mümkün değil tabı kı, ama bireysel satış en az tur operatör şatılar kadar değerli ve önemlidir.
Bu saat dan sonra artık “ucuz” olamayacağımıza göre, “değerli” olmak zorundayız.
Artık Herkesin Hikâyesini Yazma Zamanı
Sadece Turizm bakanlığın veya TGA nin pazarlama faaliyetlerinde bulunması yetmiyor. Antalya şehirin de ve otellerinde kendi hikâyelerini, misafir deneyimlerini geliştirmeler bunla birlikte alt yapısını gözden geçirmeleri gerekmektedir. Münferit gelebilecek turist istiyorsak önce cesur olup risk alıp başkasında olmayanı oluşturmamız gerekiyor.
Otellerin aktivite portföyü geliştirmeliyiz, atölyeler kurulup, diş bağlantılı Join avantüre iş birliği yapılması, gastronomi atölyeleri veya Türk Şarap tanıtımları oluşturmamız, Acik Büfelerimizde sadece Türkiye’nin 7 bölgesinin yemeklerini sunup hikayelerini yazmalıyız (halen israrla İtalyan pizzasını yapıyoruz) ve en önemlisi çevremizdeki Kültürel hazinelerin tanıtımını her otel ayrı ayrı otellerde yapmamız ve merak uyandırmamız gerekiyor.
Bugünün turisti sadece bir otel odası arıyor olabılır; ama bizim elimizde misafir e bulunduğu yerin ruhunu, hikâyesini, yerel dokusunu merak ettirmek degilmidir. O nedenle Antalya’nın turizm tanımı da değişmeli. Artık sadece deniz, kum, güneş üçgeniyle pazarlanamayız.
Antalya’yı; mutfağıyla, tarihiyle, doğal zenginlikleriyle, kültürel festivalleriyle, esnafıyla ve hikâyeleriyle birlikte pazarlamak zorundayız.
Her otel kendi kimliğini, tarzını, değer önerisini oluşturmak zorunda.
Artık Antalya’nın turizm geleceği sadece fiyatla değil, içerikle, deneyimle, değerle ve kimlikle şekillenecek.Bu dönüşüm kolay olmayacak. Ancak daha fazla bağımsızlık, yüksek fiyatlandırmanın altını doldurmalıyız ve daha sağlam bir marka için bu yol kaçınılmaz.”



Yorumlar
Loading…