“Tek yol” turizm!

Ülkemizde hangi sektör veya hangi alanın, hangi dönemlerde revaçta olduğuna dair yakın tarihe bir göz atsak; örneğin 1980’lerin ortalarında tekstil yoğun üretimle ön plana çıktığımızı görürüz. Gerçi turizme dair betonarme hamleler de atılmadığı değil ancak tekstil, turizmden daha baskındı..

2002 sonrası; varımız yoğumuz betona dönüştü. İstanbul Boğazı’nın iki yakasını üçüncü kez; Çanakkale Boğazı’nı ilk kez, iki yakasını bir araya getirmekle yetinmedik İzmit Körfezi’ni de keseden birbirine bağladık. Akla zarar fiyatlandırmalar ile..

Günümüzde; pandeminin de getirdiği etkiyle turizm; sanayinin dahi önüne geçti. Kaldı ki önceliğimiz sanayi ve emek olmakla birlikte turizm bölgesiyiz. İl bazında değerlendirecek olursak henüz kabuğunu kıramayan Kandıra, çat pat yol giden Kartepe ile turizm iliyiz..

Bir aya yakın süren “Demedim mi Didim Diye” başlıklı dizimizde şehir içi toplu taşımadan İSG’ye; gıda israfından yerel yönetimlerin çocuk parkı “hizmeti”ne, emek sömürüsünden sermayenin beklentisine.. alabildiğine geniş meseleyi konu edinmiştik.

Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin; turizmde sermayeyi merkeze aldığınızda Dünya Turizm Günü; emeği merkeze aldığınızda Dünya Turizm ‘İşçileri Günü’ndeki panelinin tahmin ettiğimiz gibi birçok detayı; salt Antalya’yı değil Gebze, Kocaeli dâhil Türkiye’yi ifade etti.

Ondan sebep o gün Antalya’da idik. Ondan sebep bugün 8’nci sayfadan başlayıp önümüzdeki günlerde beşinci sayfadan sürecek diziye çevirdik…

ESKİ TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY AÇILIM ÖNERDİ: BARIŞ”IN BEREKETİNDEN ANADOLU’DA YARARLANSIN

Ertuğrul Günay, Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin turizm panelinde ülkemiz turizminin, “Deniz, kum, güneş”ten ibaret kalmaması gerektiğine dikkat çekti. Turizmi “barış” ile özdeşleştirip, “Turizmin bereketinden Anadolu’da yararlansın” dedi

Ülkemizde turizmin başkenti olarak bilinen, turizmde dünya markası ilimiz Antalya, 27 Eylül Dünya Turizm Günü’nde çok önemli bir panele ev sahipliği yaptı. Muratpaşa Belediyesi Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezleri (ASSİM) Turizm Platformu’nca düzenlenen panele 60 ve 61’nci dönem Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da katıldı.

DİKKAT: GÜNAY 2 NO’LU FOTO ÇOK ABARTMADAN BURAYA

Gazetemizin yerinde takip ettiği panelde Günay, ülkemiz turizminin, “Deniz, kum, güneş”ten ibaret kalmaması gerektiğine dikkat çekti. Turizmi “barış” ile özdeşleştirip, “Turizmin bereketinden Anadolu’da yararlansın” dedi

YARIM ASIRLIK KONUMUZ…

Ertuğrul Günay sözlerine 27 Eylül’ün 1970’lerden bu yana küresel çapta turizmin sorunlarının konuşulduğu bir gün olduğunu belirtip toplantıya ev sahipliği yapan Muratpaşa Belediyesi’ni kutlayarak ve tüm konuklara teşekkürlerini, Ukraynalı konuklara özel teşekkür sunarak başladı.

UKRAYNALILAR’I ALKIŞLATTI

“Bizim ulusal kurtuluş mücadelesi verdiğimiz günlerin tam 100 yıl sonrasında topraklarını işgalden ve istiladan kurtarmaya çalışan bir halkın, kardeş bir halkın temsilcileri var aramızda. Ukrayna’nın sayın konsolosu ve Ukraynalı arkadaşlarımız var. Onları isterseniz bir kez daha bize yakışır biçimde alkışlayalım diye düşünüyorum. Onlara bu büyük savaşımlarında yürekten başarılar diliyorum.”

TURİZM BARIŞI GETİREN SEKTÖRDÜR

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Ukrayna’nın direnişinin turizmle çok yakın ilgisi olduğunu kaydeden Günay, “Çünkü turizm dünyada gelecek yüzyılları kuracak olan sektördür. Çünkü turizm barış içinde gelişen ve barışı geliştiren bir sektördür. Nerede barış zedeleniyorsa, nerede insanlığın herhangi bir hakkı, herhangi bir özgürlüğü zedeleniyorsa orada insanlık ve sektörler arasında da en başta turizm zarar görüyor. Bunun çok sıcak örneklerini bugün coğrafyamızın dört bir tarafında yaşıyoruz” dedi.     

1923’TEN DE GERİYE…

Türkiye’nin turizm macerasının Turing’in 1923’teki kurulumundan geriye; dünyada Marco Polo, ülkemizde Evliya Çelebi’ye kadar götürülebileceğini kaydeden Günay turizmin 1 ve 2’nci Dünya Savaşları’nın bitmesinin ardından tüm dünyada gelişmeye başladığını söyledi. Tarihe ve verilere dair bilgilendirmede bulunduktan sonra yine günümüze dönerek devam etti:

TERÖR ETKİSİ…

“Biz turizm yarışına biraz gecikmeli katıldık. TÜRSAB’ın yasası 1972, turizm teşvik yasamız 1982’de çıktı. Teşvikte Türkiye’ye ivme katan bölge Güney Antalya ancak bu yıllarda eş zamanlı sıkıntı yaşadık. 1986 ve devamı Türkiye’nin terörle yüzleştiği yıllardır. Bir yandan terörle mücadele ettik, bir yandan dünya turizminin önde gelen ülkelerinden birisi olmayı eksiğimiz, fazlamızla başardık.”

AŞAĞI YUKARI İLK 10’DAYIZ

Terörün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yanı sıra Karadeniz’de de butik gruplar ile süren turizmi sekteye uğrattığını, buna karşın kitle turizminde büyük gelişme sağladığımızı kaydeden Günay, “Kitleselde; ben bıraktığımda (2013) dünya altıncısı idik. Dokuza, sekize gerilediğimiz oldu ama aşağı yukarı ilk 10’un içindeyiz.

COĞRAFYANIN HER TARAFINA YAYILMALI

Gelirde ilk 15’in içine girmekte zaman zaman zorlanıyoruz. Bizim buradan ileriye bir başka adıma geçmemiz gerekiyor. Deniz, kum, güneş turizmiyle tanınan ülke olmaktan Anadolu’nun ve coğrafyanın her tarafına yayılan, farklı zenginliklerimiz ve özelliklerimizle tanınan bir ülke olmaya doğru gitmemiz gerekiyor.

ANTALYA’YA GELİYOR AMA ANTALYA’YI DA BİLMİYORLAR!

Tüm bunların yanı sıra Türkiye’nin spor, sağlık ve başka alanlarla da Dünya’da daha tanınır, bilinir marka, vazgeçilmez ülkelerden biri haline getirmek gibi bir hedefleri olduğunu kaydeden Günay, “Pandemiden sonra yeniden toparlanıyoruz. Bu güzel. Ama gelenlerin ne kadarı Elmalı’yı ya da Akseki’yi biliyor. Düğmeli evlerinin olduğu  Sagal Astos’a gidiyor. Değil mi? Antalya Bölgesi’nde bile bizim inanılmaz tarih ve doğa destinasyonlarımız var. İnsanları yeteri kadar taşıyabilmiş değiliz. Turizm yapıcıların bu alanlara götürmesi gerekiyor. Götürürse turizmin bereketinden daha fazla insanımız yararlanır.

YENİ BİR VİZYON ŞART

Anadolu’da bu bu bereketten yararlansın. Anadolu turizmin bereketinden ne kadar fazla yararlanırsa değerini o kadar fazla bilecektir. Türkiye’nin bu dünyada ilk on sıraya giren ziyaretçi sayısı, ilk on beşe tırmanmaya çalışan gelir skalasıyla yeni bir adım atması gerektiği, buna göre bir yeni vizyon çizmesi gerektiği düşüncesindeyim” dedi.

PANELE GEBZE’DEN BEŞ TEBRİK MESAJI

Muratpaşa Belediyesi Türkan Şoray Kültür Merkezi’ndeki panele Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın yanı sıra Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Kuk, Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ülkay Atmaca, İNKAY eski Başkanı Talat Kanbir ve DİSK’e bağlı Devrimci Turizm İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu panelist olarak katıldı. Moderatörlüğü Cengiz Muratşah; sunumu Seyahat Acentaları Derneği (SAYD) Yönetim Kurulu Üyesi ve ASSİM Turizm Platformu Sözcüsü Mehmet Gem üstlendi. Gem sözlerinin başında Muratpaşa Belediye personellerinden Demet Çiftçi ve Keziban Cankurt’a paneldeki emeklerinden dolayı teşekkür ederek başladı. Turizme dair değerlendirmesinin ardından CHP Kocaeli Milletvekili ve PM Üyesi Tahsin Tarhan, Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz, Darıca Belediye Başkanı Muzaffer Bıyık, Çayırova Belediye Başkanı Bünyamin Çiftçi ve Gebze Ticaret Odası Başkanı Nail Çiler’in panele yönelik; yüzde 100 turizm içerikli çıkan gazetemizin o günkü sayısında yer alan tebrik mesajlarını haziruna iletti.  

TURİZMDE DE BASINDA DA MÜTEAHHİT EGEMENLİĞİ VAR

 Ülkemizde basın ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bilumum müteahhit, işveren, holding patronu tipi zevatın basın kuruluşlarını sahiplenmesi Türkiye’nin Özallı yıllarında başladı. Furya ulusaldan yerele de esti. Yerellerde de belediyelerden iş almak veya siyasete atılmak isteyen, üstelik gazete dahi okumayan küçük sermayedarlar ya “gazete” açtı ya da gazete satın alıp “gazete”ye dönüştürdü.

HEMŞERİ DERNEKLERİNDEN DAHA İYİ BİR ZEMİN OLUŞTU!

2002 öncesi de olan ancak özellikle 2010 sonrası halka kanıksatılmaya çalışılan kirli ticaret/siyaset ilişkisinde de basın, en az hemşeri dernekleri kadar kullanılmaya elverişli zemin haline geldi. Ülkemizde basının mevcut hali Antalya’daki turizm panelinde durduk yere, Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay tarafından sanki gizli kapaklı bir durummuş gibi “ifşa” edildi:

DİLLENMESİNİ DE ÇÖZÜMÜNÜ DE ENGELLİYOR: ÇÜNKÜ ‘GEBELİK’ VAR

“Bu işi zaten esas itibariyle turizm sektörü yapıyor. Öteki alanlarda olduğu gibi asıl işi turizmci olmayanların alana girmesi turizm sektörünün sorunlarının hem dillendirilmesini hem çözümünü engelliyor. Yani nasıl? Asıl işi basın olmayanların, basın dünyasına girmesi, basının özgürlüğünü kısıtlıyorsa, asil ilçe turizmi olmayanların turizme girmesiyle turizmin çözümünü, sorunlarının konuşulmasını ve çözümünü engelliyor Yani bir müteahhit egemenliği var Türkiye’de. Basında da müteahhitler var, turizmde de müteahhitler var. Bu olmamalı.”

BAKANLIKLAR ARASI “EGOSUZ” İŞBİRLİĞİ!

 Turizm sektörünü sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bırakmanın yanlış olduğuna dikkat çeken Ertuğrul Günay, “Burada bir büyük iş birliğine ihtiyaç var. Ulaştırma, İçişleri ve Orman Bakanlıkları da içinde bulunmalı. Kuralları Kültür ve Turizm Bakanlığı koymalı. Ötekiler uygulamayı yapmalı” dedi. Görev yaptığı yıllarda Bakanlıklar arası yetki kıskançlıkları yaşandığını kaydeden Günay özetle şöyle devam etti:

“Ulaşım ya da kıyı kenarla ilgili yapılaşma konusunda Çevre Bakanlığı’yla olmamalıyım. Turizm bakanlarının koyduğu kuralların tartışılmaz biçimde uygulanması işi kolaylaştırır ve hızlandırır.

Turizm sektöründe yeteri kadar örgütlülük yoktu. Şimdi var. Dönemimde rehberler yasasını nihayet çıkarabildik ama bir turizm çatı yasası çıkaramadık. Çünkü bazı bakanlıklar bu çatı örgütleriyle çatışmalı, kanunumuz geri döndü maalesef.

ÇATI ÖRGÜTÜNÜZ OLSUN

Turizmci arkadaşlar; turizme sıcak bakmayan turizm bakanları geldiğinde bile gözünü sadece turizm bakanına dikmemeli. Çatı örgütünüz olsun ve hepinizin adına konuşsun. Ulaşımdan rehberliğe, turizmle ilişkili tüm işkolları içinde bulunsun.

Türkiye Turizm Meclisi diye adım attık ama arkası gelmedi. Örneğin TÜSİAD’ın yasası yok ama sözü dinlenebilir bir STK. Kriz dönemlerinde bu eksikliğin cezasını çekiyoruz. Ortak bir ses dillendirilemediği için de bir miktar gemisini yürüten kaptan havası egemen oluyor.”

GEM: 400 BİN NİTELİKLİ TURİZMCİ LOJİSTİĞE GİTTİ. DÖNMEDİ!

Seyahat Acentaları Derneği (SAYD) Yönetim Kurulu Üyesi ve ASSİM Turizm Platformu Sözcüsü Mehmet Gem’in panel açılışındaki konuşmasından: Türkiye’deki turizm macerası hepimizin de bahsi konu olduğu üzere 1980’lerde sanki özü Turgut Özal döneminin yarattığı bir hareketle başlamış gibi gözüküyor. Ama konunun özü bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 06 Kasım 1923’te kurduğu Türk Seyyahın Cemiyeti’dir. Günümüzde Türkiye Turing Kurumu olarak devam eden bir kurum üzerinden Türkiye’de aslında turizm macerası başlıyor.

Antalya özellikle bu süreç içerisinde konaklama sayısıyla turizmin başkenti olduğunu zaten tüm Türkiye’ye kanıtladı. Son 40 yıl içinde, Özal döneminden sonra, turizmde büyüyen ve yıldızı parlayan bir ülke olmamıza rağmen ülkemiz ortalama her iki yılda bir krize tabi oluyor. Ve maalesef turizm sektörünü krizlere dayanıklı bir sektör haline getiremedik. Çok kırılgan bir yapıya sahibiz. Özellikle pik sezonumuzu yaşadığımız 2019’dan sonra tüm dünyada gelişen pandemi süreci; bu sene başında da Rusya ve Ukrayna savaşıyla tekrardan bu kırılganlıklar maalesef devam devam ediyor.

2019’dan sonraki pandemi sürecinde devletimizin karar mekanizmalarındakiler turizm sektörünün ne kadar büyük istihdam yaratabildiğini maalesef göremediler. Turizm sektörünün ülkenin can damarı olduğunu hiç keşfetmemişler gibi tutuma girdiler. Tüm dünyada; bize veya başka ülkelere turist gönderen ülkeler ise kendi turizm markalarını yaşatabilmek için korkunç fonlarla turizm sektörünü destekledi. Biz turizmciler, turizm çalışanları, turizm işletmeleri maalesef bu desteklerin hiçbir tanesinden faydalanamadık.

400 bin kadar nitelikli personelimizi lojistik ve enerji sektörlerine kaybettik ve kaybettiklerimiz geri gelmedi.

Bu sene başındaki Ukrayna – Rusya savaşından sonra da ülke olarak istediğimiz gerçekleşseydi, hesaplanan ve planlanan şekillerde turist gelmeye başlamış olsaydı bu sefer de gelen turiste hizmet verememek gibi bir durumla karşılaşacaktık.

Bizim ve ülkemizin çok uzun dönemli turizm stratejilerine ihtiyacı var. 2007, 2013 ve 2022 eylem planlarında maalesef kaybettik. Bunu atlattık. Bizim yeni çözüm odaklı marka şehirler yaratabilmek, marka şehirlerin devamlılığını sağlayabilmek adına tüm turizm STK’ları, turizm ve şehir bileşenleriyle beraber ortak masalarda turizmi tartışıp, turizme bir yol planı sunmamız gerekiyor.

Umarım yaklaşık olarak gelirlerinin 90’ı ihraç kaynaklı; yani ithal ikamesi sadece yüzde 10 olan ve Türkiye’nin dış ticaret açığının yaklaşık yüzde 96’sını karşılama potansiyeline sahip turizm sektörü devletimizin, bizi yönetenlerin, ilgili kurum ve kuruluşlarının alakasına ve ilgisine mazhar olur.

ÇİÇEKLER TUTTUĞUNU KOPARTIYOR!

CHP Antalya, Muratpaşa İlçesi Deniz Mahallesi Örgütü; Turizm Paneli’ne taçtan çiçekleriyle renk kattı. Mahalle Temsilcisi Naz Wiessner, “Halk siyasetten nefret etmiş. Siyasi propaganda yapmadan sahada çalışıyor, her renkten yurttaşa ulaşıyoruz” dedi.

Hemen hemen tüm parklarda yer alan genel uyarı tabelası; “Çiçekleri kopartmayın” olur…

Ancak çiçeğine göre değişir. Kimi “çiçekler” tuttuğunu kopartıyor..

Naz Wiessner başkanlığındaki CHP Antalya, Muratpaşa İlçesi Deniz Mahallesi Örgütü sıradışı saha çalışmaları ile dikkatleri üzerine çekerken Muratpaşa Belediyesi Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezleri – ASSİM Turizm Platformu’nun Dünya Turizm Günü nedeniyle düzenlediği panele de renk kattı.

Partili kadınlar çiçekten taçlarıyla katıldığı etkinlikte CHP Antalya İl Başkanı Nuri Cengiz ve yönetimiyle de günün anısına fotoğraflar çektirdi.

Mahalle temsilcisi Naz Wiessner panel öncesi gazetemize yaptığı değerlendirmede dört senedir ayakta tuttukları bir sosyal projeyi sürdürdüklerini belirtip, “Mahalle atölyesi adı altında kadın ve çocuklarla çalışıyoruz. Farkındalık yaratmak için bu tür çalışmalarda bulunuyoruz” dedi. Mahalle kadınları ve çocukları ile 25 kişiye yakın bir ekip olduklarını, sayının zaman zaman değiştiğini kaydeden Naz Wiessner; kültür ve el sanatlarının yanı sıra toplumu bilgilendirmeye yönelik seminerler de düzenlediklerini kaydetti.

KİMSEYİ ÖTEKİLEMİYORUZ

Naz Wiessner, “Çok siyasi çalışma yaptığınız zaman olmuyor,millet bıkmış. Siyasetten nefret etmiş. Mahallemizde farklı bir siyaseti sürdürmeye çalışıyoruz. Dünyada değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Siyaset yapma biçimleri de değişti. Bizim bugün şu anki etkinliğimize saha çalışması diyelim buna. Bu şekilde herkese, farklı siyasi renklerden diğer partililere de ulaşabiliyorum. Parti ismini kullanmadan, parti propagandası yapmadan saha çalışması yürütüyor ama sorduklarında elbette söylüyorum ve herkes biliyor zaten CHP temsilcisi olduğumu ama kimseyi ötekilemiyoruz.”

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Her gün iki noktadan sıcak çorba

Serik sahilini peşkeş çektirmeyiz