Hayatı yaşıyor olmaktan ne anlıyorsunuz? Yoruma açık ve herkesi farklı düşüncelere alıp götürecek bir soru. Yaşamak… Nefes almak, yemek yemek gibi temel fiziki ihtiyaçların giderildiği, bunun yanında biraz ondan biraz bundan da olsun ama etliye sütlüye karışmadan yaşayıp gidelimciler de tüm bunların yanında her gün biraz daha gelişelim, öğrenelim, sahip olduklarımıza biraz daha ekleyelimciler de aynı yaşam içinde bulunmaktalar. İkisi arasındaki derin farkı görebilmek ise ayrı bir zanaat. Ve yine bu zor zanaatı edinebilmemiz için bir hayli deneyim ediniyoruzdur yaşadığımız süre zarfında.
Yaşananlardan ders alabilmek ne kadar önemli bir tecrübedir, ne kıymeti bilinesidir. ‘Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?’ misali, yaşayarak öğrenen insan olmak, öğrenmeye açık olmak. Her şeyden önemlisi, bilmediğini kabul etmek, ne büyük bir erdemdir. Kabul ederek, araştırmaya koyulmak, bilene kulak vermek, kaleme, deftere sarılmak ve sonunda doğrusunu öğrenmek. Yeri ve zamanı geldiğinde bu bilgiyi paylaşmak, aktarmak, genişletmek ve yine gerektiğinde yenilemek. Bilgi sahibi olmak, çok önemli bir sorumluluktur. Şöyle ki; bilgi, kullanılmalı ve güncellenmelidir. Bilgi, ihmale gelmez , ihmal eder iseniz terk-i diyar eder.
Torunları olup da bilfiil üniversitede ders alanlar, çoğunuzun “Artık bizden geçmiş” diyeceği yaşta dünyayı gezenler ile karşılaşmışsınızdır mutlaka. Yıllardır hep görürüm, Avrupalı üçüncü yaş grubunu, tatilde, dağlarda yürüyüşte. Ellerinde patika haritaları ile yaşlarını kendilerine engel saymadan yeni bir yer görmek ve yeni deneyim için yol alırlar. Üniversitede, bizim bölümde, torun torba sahibi, dedemiz yaşında biri vardı. Bizimle birlikte okudu ve mezun oldu. Azimle devam ederdi derslerine, torunlarıyla aynı bilgileri alabiliyor olmanın verdiği heyecanla. Diyeceğim o ki hiçbir şey için ama hiçbir şey için geç değil.
Öğrenmeyi, gezmeyi, yaşa bağlayarak ‘bizden geçti’cilerden olmamak ve sahip olunan bilgileri paylaşarak çoğaltmak, örtük bilgi olmaktan çıkartmak gerek hayatı yaşıyor olmak için. Öğrenmenin, gerçekten yaşı yok, hiçbir zaman da olmayacak. Hızla akan hayatın içinde kaybolmamak, kendinize sağlam bir yer bulabilmek, köklerinizi derinlere salmak ve hoş bir seda bırakabilmek gök kubbede, önemli olan.
Sevgiyle kalın…
Yorumlar
Loading…