Yarım kalmışlıklara…

 

Yarım kalmışlık hayatın özüdür, ‘telafi edilemez’ sözü dilinden döküldü bir sohbet esnasında, hepimizin hayatında önemli yarım kalan hikâyeler mutlaka vardır ve bu hikâyeler derin izler bırakırken belki de zihnimizde hep canlılıklarını koruyorlar. Psikolojide bu etki ‘Zeigarnik Etkisi’ olarak karşımıza çıkıyor; yarım kalmış, bitmemiş, kesintiye uğramış işler tamamlanmamışlardan daha kolay ve net hatırlanır tezini ortaya atıyor ve hala günümüzde kabul görürlüğünü devam ettiriyor.

Hepimizin ‘Bu sadece ben yaşıyorum herhalde bu bana ait bir yarım kalmışlık’ dediğimiz ,’bu bana özel bunu benden başka kimse yaşamamıştır kesinlikle’ dediğimiz durumlar mutlaka olmuştur. Bu iş hayatında, ikili ilişkilerimizde ya da herhangi durumda karşımıza çıkar. Bende kendi adıma bu duyguyu şöyle somutlaştırıyorum: Dedem bağ bahçe işleri ile uğraşırdı ve her bahçesine ağaçtan kulübesini yapar sonra karşısına geçer bir sigara yakardı, bakardı ortaya koyduğu eser nasıl olmuş eksik var mı, daha ne yapmalı o her sigarayı içine çekerken burası tamam, şurası eksik diye son rötuşlarını yapardı. Ben bu duyguyu hiç yaşayamadım. Bir konuyu bir yerlere kadar getirdim ama mutluluğunu başkası yaşadı ve hep ben o yarım kalmışlığın arkasında yas tuttum. Size de tanıdık geliyor değil mi söylediklerim… Hepimize bir gün doğum günü çocuğu olma fırsatı veren hayat, pastamızdaki mumların başkası tarafından üflenme duygusuyla baş başa bırakarak küsmemize sebep oluyor ne yazık ki…

Bu duygular sizi sarıp sarmalarken hayat duruyor sanki yazdığınız yazı yarım, aldığınız nefes eksik, okuduğunuz kitap tamamlanmamış gibi hissediyorsunuz. O yarım kalmışlık duygusu size çok yakın olan onlarca güzel duyguyu gözden kaçırmanıza sebep oluyor. Hayatta asılı kalmak, durmak sürekli depresif bir halde yaşamaya çalışmak bize bir şey kazandırmıyor bunun farkında olup ona göre yaşamak erdemini kalbimizde hissederek bu yarım yazıyı Sabahattin Ali’nin şiiriyle tamamlamak istiyorum;

 

Yanıyor beynimin kanı,

Bilmem nerelere gitsem?

İçime sığmayan canı

Hangi rüzgâra es etsem?

Akşam sular karardı mı?

Bir dağa versem ardımı,

İçimi yakan derdimi

Sağır göklere anlatsam

 

İçiliversem dem gibi,

Kırılıversem cam gibi,

Şamdanda yanan mum gibi,

Sabahı görmeden bitsem

 

Bir yüce ormana dalıp

Ya bir dağ başına gelip,

Beni yaradanı bulup

Malını başına atsam

 

Görünmez kollar boynumda.

Yarin hayali koynumda,

Sıcak bir kurşun beynimde,

Bir ağaç dibinde yatsam.

 

Sevgiyle kalın…

-Burak Küçükaydın-

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0
DÜN ERTELENENLER BUGÜN “OLMAZSA OLMAZ”

Antalya Haberleri: DÜN ERTELENENLER BUGÜN “OLMAZSA OLMAZ”!

DEDEMAN İSTANBUL VE DEDEMAN TOKAT’A İKİ YENİ GENEL MÜDÜR